Yakın bir gelecekte yeryüzü zehirli gazlardan yaşanmaz
haldedir. İnsanlar çok katlı yer altı silolarında yaşamaktadırlar ve artık
yaşanmaz halde olan dünyayı sadece ekranlardan görmektedirler. Öyle ki, bu yeni
düzende "idam cezası" yeryüzüne gönderilmektir. Yerin metrelerce altına kurulan bu yeni düzende, itaat
en önemli şeydir; bazı şeyleri sorgulamak ise en tehlikeli... Ancak kimileri
hiçbir soruya cevap bulamadıkları bu hayatın gerçekliğinden şüphe etmeye
başlar...
Hugh Howey'in Wool serisinin ilk kitabı olan Silo'yu
okuyalı hayli zaman oldu. Öyle ki, ikinci kitap olan Vardiya'ya başlamadan önce
ilk kitaba geri dönüp hikayeyi hatırlamam gerekti. (Çok beğenerek okuduğum bir romandı en azından bunu hatırlıyorum :) ) Ben Silo'yu okurken henüz
ikinci kitap daha Türkçeye çevrilmemişti, bu da araya baya zaman girmesine ve
doğal olarak benim ilk romandaki bir çok şeyi unutmama sebep oldu.
Serinin ilk kitabında )
Silo yaşantısı ile tanışıyoruz. Silo'nun ne olduğunu ve ne için inşa edildiğini yada dünyanın neden yaşanamaz bir hale geldiği gibi soruların
cevaplarını ikinci kitaba saklayan yazar, serinin ilk romanında daha çok bize
Silo'daki yaşamı ve düzeni anlatıyor. Ancak romandaki kahramanımız gibi bizde
bu yeraltı yaşamının gerçekliğini sorguluyoruz. Romanın sonlarına doğru ise
silo hakkında açığa çıkan bir takım gerçekler kafamızda daha fazla soru işareti
bırakıyor...
İkinci roman olan Vardiya ile yazar bizi herşeyin
başlangıcına götürüyor. Amerika yine Ortadoğu'da savaş halindedir. Ancak
uzmanlar tüm savaşlardan daha tehlikeli olabilecek bir şey farketmiştir. O da
insanların kanına karışmış ve saatli bomba gibi vaktinin gelmesini bekleyen
nanolar. İşte Senatör Thurman'a göre bu yüzden savaş çoktan kaybedilmiştir;
düşmanların keşfi kana karışan bu mikro makinelerle savaşmak imkansızdır. Ona
göre dünyayı resetlemekten ve dünya düzenini sıfırdan kurmaktan başka çare
yoktur. Kendisi gibi bu deli düşüncelere sahip bir kaç psikopat ile bunun
planlarını yaparken, herşeyden habersiz mimar ve mühendisler olası bir nükleer
sızıntı veya tehdit durumunda bölgede çalışan personeller tarafından
kullanılmak üzere yeraltı yaşam alanları inşa ettiklerini zannetmektedir. Oysa
ki bu Siloların kullanım amacı insanın kabuslarında bile karşısına çıkmayacak
cinstendir.
İkinci kitapta, serinin ilk kitabı gibi oldukça
sürükleyici. Kafanızdaki sorularını cevaplarını, romanın kahramanı Donald ile
keşfediyorsunuz; onun kafası daha çok karıştığında sizinki de karışıyor, bir şeyler
keşfedip taşları yerine oturttuğunda sizde bir şeyleri çözmeye başlıyorsunuz.
Ancak, kitabı genel olarak beğensem de, dünyanın sonunun gelmesine ilişkin
kısımların iyi kurgulandığını düşünmüyorum. Yani koskoca evrenin sonunu
getirmek, "gökten bombalar yağıyordu" dan daha fazlası olmalıydı;
dünyanın kelimenin tam anlamıyla kökünü kurutuyorsanız, bunun hakkında
anlatacak daha çok ve ayrıntılı şeyleriniz olmalı diye düşünüyorum :/ Belki
yazar, henüz cevaplamadığı bu soruları serinin son kitabına bırakıyordur. Ancak
bu konuda çok fazla umudum yok; çünkü serinin son kitabının daha çok
"kurtuluş" üzerine olacağını düşünüyorum. Yine de, kitabı genel
olarak beğendiğimi ve serinin son kitabının da Türkçeye çevrilmesini
beklediğimi söyleyebilirim. Eğer sizde post apokaliptik ve bilim kurgu romanlarından
hoşlanıyorsanız, önce Silo sonra da Vardiya kitabını tavsiye ederim ;)
İyi okumalar :) * * * *