20 Ağustos 2015 Perşembe

Bir Şehri Yok Etmek-İstanbul'da Kazanmak ya da Kaybetmek (Emine Uşaklıgil)

D&R de dolaşırken, orta reyonda yer alan 5 tl lik kitapların arasında gördüm Bir Şehri Yok Etmeyi. Mesleki açıdan hemen ilgimi çekti kitabın başlığı. Fiyatı da çok uygun olunca düşünmeden aldım.
İyi ki almışım. İstanbul’daki inşaat sektörünün yükselişini ve rant olaylarını çok güzel ve anlaşılır bir şekilde anlatmış yazar. Zaten kısmen bilgim ve fikrimin olduğu bir konu da daha düzgün bir şekilde aydınlanmamı sağladı kitap. Üstelik sıkılmadan okuyorsunuz.  Bu şekilde düşünmemde, mesleki olarak konunun beni yakından ilgilendiriyor olması etkili olabilir ancak herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum, özellikle de İstanbul sakinlerinin.
İstanbul da yaşayanlar zaten biliyor, gün geçtikçe hem insan kalabalığı hem de inşaat kalabalığı artan bir şehirde yaşıyoruz. Nüfus artıyor, inşaatlar artıyor ancak yaşam kalitemiz düşüyor. Çünkü nefes alabileceğimiz alanlarımız çok az yada bulunduğu semtteki nüfusu karşılamayacak nitelikte. Öte yandan, İstanbul’u İstanbul yapan tarihi dokusunu bırakın korumayı, kentin tarihi siluetini yok etmek için ayrı bir çaba içindeler. Peki, Afet Yasasına dayanarak yapılan kentsel dönüşüm, neden deprem riski çok yüksek olan yerlerde değil de (mesela Avcılar), konum itibari ile rantı çok yüksek yerlerde gerçekleşiyor? Gerçekten kentsel dönüşüm ile asıl hedeflenen ne? Tarihi yarım adayı ve İstanbul’un tarihsel açıdan önemli mahallelerini restore ederek korumak varken, kötü bir taklitçilik örneği ile fırını bakkalı bile olmayan sitelerden oluşan yapay Osmanlı Mahallelerine dönüştürmek daha mı güzel? İnsanların tapulu binalarını yok pahasına alıp, onları şehrin dışına sürüp, eski yaşadıkları mahallelere rüyalarında bile göremeyecekleri fiyatlara satılan rezidanslar dikmek ne zamandan beri kentsel dönüşüm olarak adlandırılıyor?

Kısacası, yukarıda sorduğum ve daha bir çok soruya Bir Şehri Yok Etmek-İstanbul’da Kazanmak yada Kaybetmek ile cevap bulabilirsiniz. İstanbul’un planlama yada daha doğrusu planlama-MA tarihini de uzmanların ağzından çok güzel anlatmış yazar. Velhasıl okuduğunuz özetle İstanbul’u nasıl heba ettiğimizin öyküsü. Dolayısıyla okuduklarınızın ve öğrendiklerinizin sinirinizi bozacağı da garanti! İstanbul hakkında rahatsız edici gerçekler için buyurun okumaya!


İyi okumalar!   * * * *

13 Ağustos 2015 Perşembe

Mütevazı Bir İntikam (Bahadır Cüneyt Yalçın)

Evet, dönüp dolaşıp absürd-macera kitaplarını sarıyorum. Sanırım beni yormayacak, eğlenceli macera kitaplarını okumak hoşuma gidiyor. Şuan elimde Bahadır Cüneyt Yalçın ın Mütevazı Bir İntikam kitabı var. Yazarı ve kitabını ilk defa duydum. Bakalım kitap nasılmış :)

Kitabın insanı yormayan basit bir dili var. Bu tarz kitaplarda edebi bir dil beklememek gerekiyor doğal olarak. Kitabın konusuna gelirsek, haksız yere hapishaneye girmiş kahramanımızın ekürileri ile intikam peşinde koşması anlatılıyor diyebiliriz kısaca.
Sekreter Ali, bir gün evinin karsında yer alan cezaevine, komşusu cezaevi başçavuşunun ricası üzerine, evindeki kitaplardan bir kaçını bağışlıyor. Tabi bunu yaparken kitaplardan birinde gecen su cümlenin, “Ortalama bir insan iki farklı ambulansı kısa sürede birbirinden ayırt edemez. Yanından siren sesiyle birlikte geçip giderlerken hastalıklar ve kazalara yoğunlaşan beyin, kırmızı veya mavi çizgilerden ibaret cankurtaranların diğer niteliklerini belleğine alamaz.” hapishanedeki altı mahkumun cezaevinden kaçış planını hazırlayacağını, üstelik mahkumlardan birinin teşekkür için kapasına dayanacağını ve kendisini de bu kaçış planına dahil edeceğini bilmiyor. Anlayacağınız, bir absürd macera kitabına yakışacak şekilde ilginç ve eğlenceli bir konusu var kitabın. Ancak, özellikle kitabın yarısından sonra biraz sıkılmaya başladım. Bunda, karakterlerden birinin geniş genel kültür bilgisi ve bunu olur olmadık yerde kullanarak kafamı gereksiz bilgiler ile şişirmesinin de etkisi var. Birde, konu ilginç olmasına rağmen, öyle baş döndürücü bir macera yada kovalamaca okumuyorsunuz. Kahramanlarımızın şansının hep yaver gitmesi ise, bana kalırsa hikayeyi biraz basitleştirmiş.
Kısacası, kitabın konusu ilginç ve eğlenceli, ancak bir yerden sonra okuduklarınız size yetmiyor ve artık aksiyon, macera sahnelerine gelmek istiyorsunuz çünkü konunun artık bunu gerektirdiğini düşünüyorsunuz. İşte o noktada, yazar beklentilerinize fazla cevap veremiyor. Bu yüzden de, absürtlüğü bol, ama macera dozu düşük bir kitap olarak kalıyor gözünüzde. Ama yine de, bu sıcak havalarda, kumsalda güneşlenirken acaba ne okusam diyorsanız, sizi yormayacak ve vakit geçirmenizi sağlayacak olan Mütevazı Bir İntikam’ı düşünebilirsiniz :)


İyi okumalar !    * * *


 Not: Resim çok hoşuma gitti ve http://cumba.co/tr/portfolio_page/book-covers/ sitesinden aşırdım :)



3 Ağustos 2015 Pazartesi

Aile Çay Bahçesi (Yekta Kopan)

Yekta Kopan, tv programlarını (şuaralar sanırım yayında olan programı yok), Radikal’deki köşe yazılarını ve sosyal medya hesaplarını takip ettiğim bir insan.  Ancak, şimdiye kadar hiçbir kitabını okumamıştım. Bir yerden başlamak gerek diye, temmuzun son günlerinde Aile Bahçesi kitabını okumaya başladım.

Kitap, 142 sayfa olunca, daha okumaya başlamadan kitabın gözümdeki yeri roman değil de, biraz uzun tutulmuş öykü oldu. Hatta ben bunu 2 günde bitiririm diye endişelenerek, azar azar okumaya karar verdim.
Kitabımız, artık olgun bir kadın olan Müzeyyen ve onun çocukluk travmaları hakkında diyebiliriz. Müzeyyen, hayata karşı iyi duygular beslemeyen, annesinin ölümünden sorumlu tuttuğu kız kardeşinden nefret eden, babası ile sorunlu ilişkileri olan bir kadın. Babasının rahatsızlığından ötürü, çocukluğunun geçtiği yazlığa geri dönmek zorunda kalması ile, biz de Müzeyyen’in çocukluk yıllarına geri dönüyoruz.
Kitap kendini kolay okutturan sade ve yalın bir dile sahip.  Sizi yormuyor. İsteseniz ve vaktiniz varsa bir günde bile bitirebileceğiniz bir kitap. Ben kitaba başta da söylediğim gibi uzun bir öykü şeklinde yaklaştım. Yoksa bir roman olarak düşünsem, muhtemelen aradığımı bulamazdım. Ancak, bu yalın dil hoşuma gittiği için, ileride tekrar Yekta Kopan’ın bir kitabını daha okuyabilirim, ama tercihim roman değil yazarın öykü kitaplarından beri olur.

İyi okumalar !   * * *