Ekim ayına, Franz Kafka’nın Dönüşüm
kitabından sonra, Zülfü Livaneli ile devam etmek istedim. Daha önce de Zülfü
Livaneli’nin bir kaç romanını beğenerek okumuştum, ancak Leyla’nın Evi’nden bu
yana kendisi ile tekrar görüşememiştik :)
Sonda söylemem gereken şeyi, en başta söyleyeyim : Ben kitabı çok beğendim. Öyle ki, nasıl olduğunu anlamdan 2 günde
bitirdim kitabı. Zülfü Livaneli’nin dili, diğer kitaplarından farklı değil,
Kardeşimin Hikayesi’nde. Oldukça yalın ve kendini kolay okutturuyor. Ama sanırım
kitabı bu kadar çok beğenmemdeki en büyük neden, Livaneli’nin merak unsurunu
çok iyi kurgulamış olması. Bunda romandaki baş karekterimiz emekli mühendis
beyin katkısı da çok büyük.
Kitabın konusunda dönmek gerekirse, İstanbul'un Karadeniz kıyısındaki bir köyde bir cinayet meydana gelir, genç ve güzel Arzu
hanım evinde ölü bulunur. Cinayet ile ilgili haber yapmak için köye gelen genç
gazeteci kız, cinayet gecesi Arzu Hanımların evinde verilen davete katılan
konuklardan biri olan Ahmet Bey ile görüşüp, bilgi almak ister. Bu vesile ile
kapısını çalar. Ancak, Ahmet Bey’in ise kıza anlatacağı daha ilginç hikayeleri
vardır.
Ahmet Bey, şahsına münhasır, tuhaf bir
insandır. Anlattığı şeyler gazeteci kızın kafasını karıştırır. Ancak merakına
yenik düşen ve iyi bir haber yakalamaya çalışan kızımız da her defasında Ahmet
Bey’in kapısını tekrar çalar. Bunda da haksız sayılmaz. Çünkü, en az romandaki
gazeteci kız kadar bende, Ahmet Bey’in anlattığı hikayelere kapılıp, sonu
nereye varacak, anlattıkları gerçek mi yoksa kurgu mu diye meraklandım. Yukarıda
da bahsettiğim gibi, roman akıcı olmasının yanı sıra, sizi o kadar merak için
de bırakıyor ki, kitabı elinizden bırakmak istemiyorsunuz.
Kitabın başlarında yazarın bir türlü
asıl hikayeye gelemediğini düşünmüştüm. Oysa, kitabı bitirdiğim de fark ettim
ki zaten başından sonuna kadar asıl hikaye karşımda duruyormuş.
Bir kitabın girişi, gelişmesi ne kadar
güzel olursa olsun, eğer sonunda benim sorulara cevap veremiyorsa, okuduğum
romandan aldığım zevk de bir o kadar azalıyor. Ancak, Kardeşimin Hikayesi’nin
sonununda çok güzel kurgulandığını (ne kadar sonunun öyle olabileceği bi ara
aklıma gelmişse de), ve kafamdaki tüm çelişkilere ve sorulara çok güzel yanıt
verdiğini de belirtmek istiyorum.
Yani işin özü, Kardeşimin Hikayesi’ni
ben çok beğendim. Hatta belki de okuduğum romanları arasında, Zülfü
Livaneli’nin en çok beğendiğim kitabı bile olabilir. Öyle ki, bu romanı, film
olarak izlemeyi de çok isterdim; buradan yetkililere sesleniyorum :)
İyi okumalar ! * * * * *
Kardeşimin Hikayesi
Zülfü Livaneli
Doğan Kitap
135. Baskı
330 sayfa
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder